Antalya’nın tarihine ışık tutan önemli yapılardan biri olan fetihname, Anadolu Selçuklu Devleti döneminden günümüze ulaşan nadir tarihi belgelerden biri olma özelliğini taşıyor. 13. yüzyılda, şehrin Anadolu Selçuklu Devleti tarafından fethinin ardından Antalya surlarına yerleştirilen taş kitabe, aradan geçen yaklaşık 800 yıla rağmen hâlâ yerinde duruyor.
GÜÇLÜ BİR KANIT
Fetihnamenin yer aldığı nokta, tarihi surların Kaleiçi Yat Limanı’na bakan bölümünde, günümüzde hem yerli halkın hem de turistlerin dikkatini çekiyor. Kitabede, Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1207 yılında Antalya’yı Bizanslılardan alarak Türk hakimiyetine geçirdiği bilgisi yer alıyor. Bu tarihî belge hem mimari hem de kültürel açıdan Antalya’nın geçmişine dair güçlü bir kanıt olarak değerlendiriliyor. Yazıt, o dönemdeki fethin nasıl gerçekleştiğini belgelemekle kalmıyor; aynı zamanda Türk-İslam tarihinin izlerini taşıyan nadide yapıtlar arasında gösteriliyor.
TARİH DUVARDA ASILI
Antalya’nın hafızası olarak bilinen Araştırmacı-Yazar ve Kent Tarihçisi Hüseyin Çimrin, “Bugün Kalekapısı olarak adlandıran meydandan Saat Kulesi ve Tekeli Mehmet Paşa Camii önünden Kaleiçi'ne doğru inen Uzunçarşı sokağının sonuna kadar yürürseniz, sağa baktığınızda Antalya Kalesi'nin iç sur kalıntılarını göreceksiniz. Buradan Yat Limanı'na inen Kırkmerdiven'e kadar şehir surları boyunca yürürken, o yöne baktığınızda surlar üzerinde eski antik devire ait mermer sütunların alt taraflarına Arap harfleri ile yazılmış kitabeler muhakkak ki dikkatinizi çekecektir. Bu yazıtların tamamı 45 adettir. Birçoğu ilk yazıldıkları yerlerde, bir kısmı Kaleiçi evlerinin arkalarındaki surlarda ve bir bölümü de Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir. Bu yazıtların bazı bölümleri ilk kez 1924'te Antalya Müzesi'ni kuran Süleyman Fikri Erten, 1925'te Ahmet Tevhid, 1941'de Rudolf M. Riefstahl, 2008'de S. Redfords-G. Leiser tarafından tercüme edilip bir takım eksiklerle yayınlanmıştı” sözlerine yer verdi.
FETİHNAME'NİN ÖYKÜSÜ
Cimrin daha önce Sabah Gazetesinde kaleme aldığı yazısında Fetihname'nin öyküsü şöyle özetledi: “Antalya Saat Kulesi'nden sonra Uzunçarşı Sokağı'nın başlangıcında, iç sur hattının 3. Kitabesi ile başlamaktadır. Fetihname'nin girişini oluşturan ilk üç kitabede (3,4,5), Allah'a hamd, Hz. Muhammed ve ailesine salat ve selam okunmaktadır. İslam inancının, tevhidin aslını oluşturan bu kitabeler, Hıristiyanlara karşı Antalya'nın fethi ile kazanılmış bir zafer sonrasında kent surlarına kazındı. 3. kitabeden sonra, fetih öyküsünün başlangıcı gelir. Kitabelerde Kur'ân ayetlerine de işaretle Müslümanlardan Allah'ın yardımını elde eden seçkin kullar olarak söz edilir.”
FETİHNAME NEDİR?
İslâm ve Türk-İslâm devletlerinde fethedilen beldeleri, kazanılan zaferleri haber veren mektup ve fermanlarla bu fetihleri anlatan tarihî eserlere Fetihname denir. Ortaçağ İslâm dünyasında hükümdarlar, ülke içinde ve dışında otoritelerini ve güçlerini göstermek için süslü ifadelerle yazılmış mektup ve fermanlar göndererek kazandıkları zaferleri bildirme ihtiyacı duyarlardı. Hükümdârlar, haberleşmenin zorluklarla yapıldığı devirlerde kazandıkları zaferleri, yanlış söylentilere meydan vermemek, içte ve dışta kendisine zarar vereceklerin ümidini kırmak ve dostlarını sevindirmek için zaferlerini şatafatlı bir şekilde fetihnâmelerle her tarafa bildirirlerdi. Çünkü, fetihnâmeler düşman devletler için bir tehdit, dostlar için de müjdeli bir haber niteliğini taşırdı. /ANTALYAKÖRFEZ