‘KODLAR’ EMEK ÇALIYOR.. EMEKÇİLER İSYANDA

‘KODLAR’ EMEK ÇALIYOR.. EMEKÇİLER İSYANDA

Pandemi döneminin getirdiği ağır ekonomik krizin faturası işçilere kesildi. Pandemiden bu yana iş verenler Kod-29 ile başlayan işçi çıkarmaya Kod-46 ile devam ediyor.

Pandemi döneminin getirdiği ağır ekonomik krizin faturası işçilere kesildi. Pandemiden bu yana iş verenler Kod-29 ile başlayan işçi çıkarmaya Kod-46 ile devam ediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nden Murat Çakır, kod ile işçilerinin damgalandığı belirtti.

İşçiler, uzun bir süredir sendikal örgütlenme hakkını kullanmaları nedeniyle haksız gerekçelerle işten çıkarılıyor. İSİG verilerine göre, pandemi sürecinde 177 bin işçi, Kod-29 kullanılarak işten çıkarıldı. İşverenler, sendika üyelerini tehdit olarak algılayıp ‘Hatalı kod bildirimi’ yaparak işten çıkartıyor. Bu duruma karşın yasal hak arayışında olan bir işçinin başvurusunu Yargıtay haklı bularak işçinin işten çıkış kodunun değiştirilmesi talebini destekledi. Buna karşın haksız yere işçiler işten çıkarılmaya devam ediyor.  Agrobay’da işverenler, Kod-46’yı kullanarak işçileri işten çıkardı.

 Trendyol işçileri ise Kod-26’nın gerekçe gösterilerek işten çıkarılmalarıyla işsizlik maaşı alması ve yeni bir işe başlaması engellendi. Bu işçilerin direnişi ise halen devam ediyor. İşverenlerin keyfi olarak işten çıkarma kodlarını kullanmaları toplumdan ve işçilerden büyük tepki topluyor. Bu tepkiler üzerine SGK Genel Müdürlüğü, Kod-29’u kaldırdığını duyurdu. Ancak tazminatsız işten çıkarmaların önüne geçmek için Kod 42-43-44-45-46-47-48-49 gibi yeni kodlar getirildi. Sendikal örgütlenmelere engel olma durumu da sürüyor.

 “KARA LİSTE OLUŞUYOR”

İSİG Meclisi’nden Murat Çakır, kodla işten çıkarmaların bir nevi kara liste oluşturulduğunu vurguladı. Çakır, “Kod 29 kendi alt dalları oluştu. Kod 40’lar gibi orada işçileri çıkarma konusunda en temel madde Kod-46 oldu şimdi. Kod 29 değiştirildi temel olarak, şimdi aynı maddeyi Kod-46 olarak uyguluyorlar. Özellikle pandemi sürecinde Kod-29 temelli işten çıkarılmanın oranları çok arttı. Sendikalaşan işçiler yada koşullarının iyileştirilmesini söyleyen işçilere o dönem açıkçası Kod-29’dan işten attılar. Kod-29 denilince temel olarak insanların aklına hırsızlık, yüz kızartıcı suç gibi suçlar geliyordu. Bu su suçlamanın sebebinde sendikalaşmak isteyen işçiyi bu nedenle atıyorsun yada normal hakkını arayan işçiyi bu yüzden atıyorsun birinci haksızlık zaten bu Kod-29’dan atınca tazminatta vermiyorsun ikinci olarak çıkarılan işçi bir daha iş bulamıyor. Orada neden işten atıldığı gözüküyor açıkçası bir nevi kara liste gibi oluşuyor. Kod 29’dan işten çıkarılmalara karşı belli eylemler yaptık Türkiye’nin farklı noktalarında işçilerle beraber” ifade etti.

KOD-29 KALDIRILMADI

Murat Çakır Kod-29’un kaldırılmadığını belirterek, kendi içinde parçalandığını fakat halen devam ettiğini söyledi. Çakır, “Kod-29 kaldırdık dediler ama Kod-29 kaldırılmamıştı a, b, c diye giden parafları parçalandı. Aslında kaldırılması bir kazanımdı çünkü Kod-29 ile çıkarılan işçiler yüz kızartıcı suç üstünden bir suçlama ile karşılaşıyor ve damga yiyordu kaldırılması bir olumlu adımdı ama alt maddeler yeniden piyasaya sunuldu. Kod 40 küsurlu olanlar, bu yüz kızartıcı suç dedikleri Kod 46, şimdi işçileri bu 46’dan dolaylı atmaya çalışıyorlar. Son Tredyol’da örgütlenen işçiler Kod-46’dan atıldı. Aslında burada birinci neden sendikalaştığın için hakkını aradığın için damgalanıyorsun, hadi işten çıkarmayı geçtim bu işçiler yeni iş ararken bu kodu gören bu işçilere işe almıyorlar. Bu sebepten atılmada damgalanma var tazminat alamıyorsun başka işe giremiyorsun bunun nedeni de sendikalaşma veya hak arayışı. Bu Kod ile işten çıkarılma pandemide işten çıkarılmanın yasak olduğu süreçte yoğunlaşmıştı. Pandemi sürecinde insanlar çalışma saatlerini azaltın koşulları iyileştirin dedikleri için işçiler sendikalaştı ve bundan dolayı Kod ile işten çıkarıldı. Bununla alakalı o dönemli 10-12 tane işçi direnişi var. Hepsi aynı sebepten işten çıkarılma Kod-29. Peyderpey adli yapılardan olumlu dönüşler olsa da o dönemin ekonomik zorluğunu düşünmek gerek” diye konuştu.

KOD İLE DAMGALANIYOR

Anayasal haklarının talebi veya var olan haklarının uygulanması için bile direnen işçilerin kod ile damgalandığını belirten Çakır şu şekilde konuştu: “İzmir’de de durum farklı değil 2 tane mühendis arkadaşımız sendikalaştı diye işten atılıyor, İşverenin videolarını gördüğümüzde vatan millet aşkına sermayeyi batırıyorsunuz diye işçileri suçluyorlar, ama orada 60’lı yaşlarda ablalar gördüğüm 25- 30 yıldır çalışıyorlar o yörenin insanları, normalde işçinin alması gereken ücret yada anayasal hakları için insanlar sendikalaşmak ve mücadele etmek zorunda kalıyorlar daha sonra haklarını istedikleri için Kod’larla Kod-46’larla işten çıkarıyorlar zaten abes olan durum o. Zaten eskisi gibi de değil daha fazla ücret alayım ya da sosyal haklarımı genişleteyim diye bir mücadeleden öte olması gereken hakları için mücadele ediyorlar. İçerde 3 aylık maaşı var örneğin 3 aylık maaşını almak için direnişe geçiyor. Çok değişik bir dönemdeyiz bıraktım işçi sınıfı haklarını genişletmeyi yasal olarak kendi parası için kendi hakkının uygulanması için insanlar direnişe geçiyor ve bunun sonucunda Kod ile damgalanıyor ve belli yerlerde bu tip şeyler mücadele ile daha kolay atlatılabiliyor. Anadolu’da veya belli yaş grubunda insanların hırsız diye damgalamak çok daha farklı psikolojik etkileri de var. İnsanlar üzerinde çok daha farklı baskılara da yol açıyor. En son Birtek-sen sendikasının Kahramanmaraş’ta iki kadın arkadaşımız sendikalaştığında eşlerini ve babalarını aradılar öyle bir ekstra baskı birçok yerde var. Karaman’da Konya gibi noktalarda örgütlenen insanlara feodal baskılar var. Zaten gündelik yaşantıda o bölgelerde belli yaş grubunda olan kadınların çalışmasıyla beraber farklı sosyal sorunları yaşıyorlar üzerine birde bunlar çok daha farklı zorlukları getiriyor.”

PANDEMİNİN FATURASI İŞÇİYE KESİLDİ

Avukat Çağdaş Bülbül ise, kod tanımının iş verenler için bir fırsat olduğunu belirterek, “Bilindiği üzere Kod 29, ‘İşveren tarafından işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih’ kodu olarak işten çıkarma kodlarından biri olarak yer almaktaydı. Elbette kanunların genel ve soyut olması dolayısıyla fesih gerekçesi olarak bulunan bu kod, pandemi döneminde uygulanan fesih kısıtı uygulamasının bir istisnası olarak belirlendi. Kod 29’a tanınan istisna bu haliyle işverenler tarafından adeta bir koz olarak kullanıldı ve binlerce işçi bu dönemde Kod 29 ile işten çıkarıldı. Kapsamının son derece geniş olması ve ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallerin görevin kasten ve sürekli ihmali, mazeretsiz işe gelmemek gibi maddelerin yanı sıra cinsel taciz, küfür, hırsızlık, uyuşturucu madde kullanmak gibi halleri de içermesi dolayısıyla pandemi döneminde işten çıkarma için gerekçe bulamayan işverenler açısından bir fırsat olarak görülerek, hiçbir gerekçe olmaksızın Kod 29 ile işçilerin işten çıkışı verildi. Akabinde her ne kadar Sosyal Güvenlik Kurumu 2021’de bir genelge yayınlayarak 9 yeni işten çıkış kodu eklediyse de bu da sorunlara çözüm getirmedi. Dolayısıyla pandemi döneminde yaşanan ekonomik çıkmazın ve işverenin kârının düşmesinin faturası her dönem olduğu gibi bu dönemde de işçiye fatura edildi. Bu dönem yaşanan hukuksuz işten çıkarmaların hiçbir denetime tabi olmaması da eklenince işçiler açısından adeta bir kabus dönemi oldu. Küçülmeye gitme, iş olmaması, kârın düşmesi işveren tarafından bahane olarak gösterildi ve ifade etmek gerekir ki burada devlet, sosyal ve ekonomik yükümlülüklerini yerine getirmediğinden işçiler açısından ne yazık ki çalışabilmek dahi bir lütuf haline getirildi” dedi.

KAR HIRSI ÇALIŞMA HAYATINI BELİRLİYOR

Çağdaş Bülbül, kar hırsının hem şirket çalışmalarında, hem de işçinin çalışma yaşamını da belirlediğini ifade etti. Bülbül, “Yasal düzenlemeler kadar yasal düzenlemelerin uygulanmasına ilişkin bir denetim olmaması büyük bir sorun. Aslında sorundan çok bunu bir tercih olarak ifade etmek gerekiyor. Daha önce defalarca devletin çeşitli kademelerinden ‘Ülkeyi bir şirket gibi yöneteceğiz’ şeklinde beyanları duyduğumuz için devletin işverenin kâr hırsının önünü açan uygulamaları alenen çalışma hayatını belirliyor. Hukukta ‘İşçi lehine yorum ilkesi’ olarak ifade ettiğimiz bir düzenlemede muğlaklık olması veya bir konuya ilişkin birden fazla düzenleme olması halinde bu düzenlemelerin işçinin lehine uygulanması ilkesi dahi artık işlevini yitirir hale geldi. Ne yazık ki işçi ile işveren arasındaki dikey ilişkiyi hukuk önünde eşitlemesi gereken kanun koyucu ve uygulayıcının böyle bir derdi bulunmuyor. Hal böyle olunca işçiler açısından ücret ve çalışma koşullarından çok çalışabilmek dahi bir fırsatmış gibi gösteriliyor. Bu anlamda ne yazık ki çalışma hayatında hukuksuzluğun hukuk haline geldiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır” ifade etti.

İŞÇİLERİN KORUNMAYA İHTİYACI VAR

 Hukukun insana dair ihtiyaçlara göre düzenlenebileceğini belirten Bülbül, “İş hukukundaki düzenlemelerin işveren lehine olan hükümleri ile işçiler aleyhine olan hükümleri ve boşluklar birbirine paralel şeyler. Elbette hukukun göz etmesi gereken bir denge olacak ancak daha önce de ifade ettiğim gibi kanun koyucu ve uygulayıcının işçi ile işveren arasındaki dikey ilişkiyi hukuk önünde eşitleyici şekilde davranması şart. İşçilerin, kendilerini güvende hissetmediği her çalışma ortamı ve yasal düzenleme işverenin işçiler üzerinde işçi-işveren boyutundan daha fazla bir hakkı varmışçasına davranmasına neden oluyor. Oysa mevcut düzende emekçilerin, işçilerin bu anlamda korunmaya ihtiyacı olduğu kuşkusuz bir şekilde görülüyor. Bu noktada işverenler ve devlet üzerinde oluşturulacak baskı ve kamuoyunun da yolu elbette birlikte mücadele etmekten geçiyor. Hukukun, insana dair ve insanın ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiğini bilerek, işçilerin emekçilerin örgütlü ve bir arada mücadelesiyle haklarını koruyabilecekleri ve kazanabilecekleri çok açık” diyerek sözlerini sonlandırdı. /ANTALYANİNGUNDEMİ.COM - Yasin ÇOBAN