Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Enflasyonun 2025 yılında yüzde 28,5’e, 2026’da yüzde 16’ya, 2027’de yüzde 9’a ve 2028'de ise yüzde 8 seviyelerine gerileyerek tek haneli seviyelere kalıcı olarak inmesini hedefliyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğü giren 2026-2028 dönemini içeren Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıkladı.
Hazırlık sürecinde ortak akıl ve katılımcı bir anlayışın esas alındığı programın, ilgili tüm taraflarla istişare edildiğini aktaran Yılmaz, "Cumhurbaşkanımızın güçlü siyasi iradesiyle ortaya koyduğumuz ve koordineli bir şekilde hayata geçirdiğimiz ekonomi programımız başarıyla uygulanmaktadır. Bunun somut sonuçlarını da hep birlikte görüyoruz." diye konuştu.
Yılmaz, geçen yıl eylül ayında uygulamaya konulan OVP'den bu yana küresel ve bölgesel düzeyde pek çok olumsuz gelişmenin yaşandığını, ticaret politikalarındaki belirsizliklerin tarihi zirvelerini gördüğünü, artan jeopolitik risklerle dünya genelinde büyüme görünümünün baskılandığını belirterek, "Bu dönemde yaşanan pek çok menfi hadiseye rağmen temel makroekonomik politika yaklaşımımız kararlılıkla sürdürülmüş, fiyat istikrarı, mali disiplin ve sürdürülebilir büyüme hedeflerimizden sapma olmamıştır. Bu dönemde ekonomimiz benzer ülkelere kıyasla olumlu ayrışmaya devam ederek, dış şoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ortaya koymuştur." ifadesini kullandı.
"TÜRKİYE EKONOMİSİ DAYANIKLI VE DENGELİ GÖRÜNÜMÜNÜ KORUMAKTADIR"
Programın ana odağında yer alan enflasyonla mücadele kapsamında geçiş sürecinin ardından Haziran 2024'ten itibaren kesintisiz bir dezenflasyon sürecine girildiğini vurgulayan Yılmaz, bu dönemde olumsuz dışsal koşullar ve konjonktürel gelişmelere rağmen süreci kararlılıkla sürdürdüklerini ve enflasyon oranının, toplam 42,5 puanlık önemli bir gerileme gösterdiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyon beklentileri ve ana eğilim göstergelerindeki iyileşmeyle, eylül ayı ve yılın geri kalanında da dezenflasyon sürecinin kesintisiz bir şekilde devam etmesini beklediklerini söyledi.
"Dünya genelinde enflasyonla mücadele politikalarının devamı ve parasal gevşeme döngüsünün ötelenmesiyle görece sıkı seyreden finansal koşullar, zayıf seyreden dış talep ve artan jeopolitik gerilimler gibi pek çok olumsuz gelişmeye rağmen Türkiye ekonomisi dayanıklı ve dengeli görünümünü korumaktadır" diyen Yılmaz, ekonominin, 2024 yılı genelinde dezenflasyon sürecine uyumlu şekilde ılımlı seviyelerde ve dengeli şekilde yüzde 3,3 oranında büyüme kaydettiğini ve 15 yıl boyunca kesintisiz büyümesini sürdürdüğünü ifade etti.
Yılmaz, bu yılın ilk yarısı itibarıyla milli gelir büyümesinin, dezenflasyon politikalarının bir yansıması olarak yüzde 3,6 oranında ılımlı seyrettiği bildirerek, 2024 yılı haziran ayında cari işlemler açığının 20,2 milyar dolara gerilediğini, milli gelirin yüzde 1,7'sine düştüğünü, bu olumlu durumun 2025 yılına da taşındığını ve haziran itibarıyla 18,9 milyar dolara gerileyen cari işlemlerin açığının milli gelire oranının yüzde 1,3'e kadar düştüğünü vurguladı.
"YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELER GRUBUNA ADINI YAZDIRAN BİR TÜRKİYE'YE ULAŞMIŞ OLACAĞIZ"
"Ülkemizin dış denge görünümünde önemli bir güçlenmeye işaret eden düşük cari işlemler açığı, ekonomimizin dış finansman ihtiyacının belirgin şekilde azaldığını ortaya koymaktadır. Bu olumlu görünüm, yeni OVP dönemi için de atılacak yapısal adımlarla daha da pekiştirilecek ve kalıcı hale getirilecektir" şeklinde konuşan Yılmaz, son iki yıl içerisinde, KKM hesaplarının toplam mevduat içindeki payının yüzde 26,2'den yüzde 1,7'ye kadar gerilediğini, KKM hesaplarının açma ve vadesinin uzatılması uygulamasının 23 Ağustos itibarıyla sonlandırılmasıyla 2026 içinde bu hesapların tamamen kapanacağını belirtti.
Cevdet Yılmaz, son iki yılda brüt rezervlerin yaklaşık 80 milyar dolar arttığını, böylece rezervlerin ağustos ayı sonu itibarıyla 178,4 milyar dolar seviyesine ulaştığını, ekonomide sağlanan kazanımlar sayesinde risk priminin de 700'lü seviyelerden 5 Eylül itibarıyla 270 seviyesinin de altına gerilediğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Enflasyonda kesintisiz düşüş, büyümede dengelenme, cari açıkta iyileşme, Türk lirasına artan güven, tarihi yüksek rezervler, gerileyen risk primi ve depremin etkisine rağmen iyileşen bütçe görünümüyle, ekonomi politikalarımızın somut ve kalıcı sonuçlar üretmeye başladığı net bir şekilde görülmektedir. Kararlılıkla uyguladığımız politikalar sayesinde, Türkiye Yüzyılı'na yaraşır bir şekilde tarihe geçen bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu çerçevede, 2025 yılını tamamlarken, programımızın en temel performans göstergeleri olarak, ilk defa 1,5 trilyon doları aşan bir milli gelir büyüklüğüne sahip olacağız, yine ilk defa kişi başına 17 bin doların üzerine çıkan bir milli gelirimiz söz konusu ve yine ilk defa, Dünya Bankasınca yapılan sınıflandırmaya göre yüksek gelirli ülkeler grubuna adını yazdıran bir Türkiye'ye ulaşmış olacağız. Bu yıl sonu itibarıyla bu rakamlar gerçekleşmiş olacak. Gelecek yıl bu rakamları tabii ki kesinleşmiş bir şekilde görmüş olacağız.
Böylece ülkemiz 2025 yılı sonu itibarıyla dünyanın 16'ncı, Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi konumunda olacak. 2002 yılında dünyada 21'inciydik nominal dolar bazında. Bugün 16'ncıyız. İleride daha iyi sıralara da yükseleceğiz. Satın alma gücü paritesiyle bakarsanız bu sıralamalarımız çok daha iyi bir noktada. 2002 yılında 239 milyar dolar hacme ve kişi başı 3616 dolar gelire sahip bir ülkeden bugün ulaştığımız bu rakamlar, sadece ekonomimizin gücünü değil, milletimizin azmini ve kararlılığını da göstermektedir. Bu büyük atılımın temelinde güçlü ve kararlı liderlik, siyasi istikrar ve programlı çalışma anlayışı yatmaktadır."
"TEMEL EMTİA KALEMLERİNDE YATAY VE ILIMLI BİR SEYİR BEKLENMEKTEDİR"
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) son tahminlerine göre 2024 yılında yüzde 3,3 olarak kaydedilen küresel büyümenin, 2025'te yüzde 3'e, 2026'da ise yüzde 3,1 seviyesine gerilemesinin beklendiğini aktaran Yılmaz, 2027 ve 2028 yıllarında ise büyümenin yüzde 3,2 civarında dengeleneceğinin öngörüldüğüne işaret etti.
Yılmaz, 2024'te yüzde 3,5 oranında büyüyen dünya ticaret hacminin 2025'te tarife artışları devreye girmeden öne alınan talep nedeniyle yıl genelinde yüzde 2,6 arttıktan sonra 2026'da yüzde 1,9'a kadar gerilemesinin beklendiğini dile getirerek, "Dolayısıyla zayıf büyüme görünümü artan korumacılıkla baskılanmakta, büyüme ile ticaret arasındaki makas ciddi şekilde açılmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Cevdet Yılmaz, son yıllarda enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan sert dalgalanmaların, hem küresel enflasyon üzerinde baskı oluşturduğuna hem de enerji ithalatçısı konumundaki ülkeleri, dolayısıyla Türkiye'yi doğrudan etkilediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"IMF projeksiyonlarına göre, 2025-2026 döneminde hem enerji hem de diğer temel emtia kalemlerinde yatay ve ılımlı bir seyir beklenmektedir. Emtia fiyatlarındaki ılımlı seyir, ülkemiz açısından pozitif bir dışsal koşul sunmaktadır. Zira söz konusu istikrarlı görünüm, hem maliyet baskılarını azaltmakta hem de makroekonomik dengelenmeyi kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla enflasyonla mücadelemizi desteklemekte ve cari işlemler dengesini iyileştirmektedir."
2026 YILINDA BÜYÜME HEDEFİ YÜZDE 3,8; 2027’DE YÜZDE 4,3
Ekonomik hedefleri gerçekçi varsayımlar ve sağlam temeller üzerine inşa ettiklerine dikkati çeken Yılmaz, programın temel hedeflerinden birini, dezenflasyon süreciyle uyumlu ve sürdürülebilir bir büyüme patikasının oluşturduğunu, 2024'te yüzde 3,3 seviyesinde gerçekleşen büyümenin, 2025'te aynı düzeyde kalmasını öngördüklerini söyledi.
Dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümler hayata geçtikçe büyümenin de kademeli olarak güçleneceğini vurgulayan Yılmaz, "Bu kapsamda, 2026 yılında büyümenin yüzde 3,8'e, 2027'de yüzde 4,3'e ve 2028'de yüzde 5'e ulaşmasını hedefliyoruz." ifadesini kullandı.
Yılmaz, programın ilk yılından itibaren sıkı para ve maliye politikalarıyla enflasyonu kalıcı şekilde düşürürken büyümeden de taviz vermeyen bir yol haritası çizdiklerini ifade ederek, "Önümüzdeki dönemde enflasyonu kalıcı tek haneli seviyelerine düşürürken büyüme potansiyelimizi de dönüşüm adımlarıyla kademeli bir şekilde yukarıya taşıyacağız. Tüketimi sağlıklı bir seviyede sürdürürken katma değeri yüksek bir ekonomiyi inşa etmeyi, özellikle de toplam faktör verimliliğiyle kalıcı, sürdürülebilir, istikrarlı bir büyümeyi sağlamayı hedefliyoruz. Türkiye ekonomisi, önümüzdeki üç yıllık dönemde güçlenen potansiyeliyle hem fiyat istikrarını sağlayacak hem de istikrarlı bir şekilde büyümeye devam edecektir." diye konuştu.
Büyüme hedefi kadar öncelik verdikleri bir diğer temel alanın ise istihdam olduğunun altını çizen Yılmaz, istihdamın yalnızca ekonomik bir gösterge olmanın ötesinde, toplumun refah düzeyini doğrudan etkileyen, kapsayıcı kalkınmanın temel unsurlarından birisi olduğunu dile getirdi.
Yılmaz, 2024 itibarıyla yüzde 8,7 seviyesinde gerçekleşmesini bekledikleri işsizlik oranının 2025'te yüzde 8,5'e, 2026'da yüzde 8,4'e, 2027'de ise yüzde 8,2'ye gerilemesini öngördüklerini belirterek, "2028 yılında ise tarihimizde ilk defa işsizlik oranının yüzde 8'in altına inmesi hedefliyoruz. Bu dört yıllık dönemde ekonomimize yaklaşık 2,5 milyon ilave istihdam kazandırarak, iş gücü piyasasına daha fazla bireyin katılımını sağlamayı ve toplumsal refahı artırmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönemde, sadece sürdürülebilir büyüme performansıyla değil, aynı zamanda güçlü istihdam kapasitesi ve kapsayıcı kalkınma yaklaşımıyla da ön plana çıkan bir yapı arz etmektedir." dedi.
ENFLASYONDA DÜŞÜŞ HEDEFİ
"Milletimizin sorunu neyse bizim de sorunumuz odur, milletimizin önceliği neyse hükümet olarak bizim de önceliğimiz odur." diyen Yılmaz, şöyle devam etti:
"Türkiye ekonomisinin temel önceliği olan enflasyonla mücadelede kararlı ve bütüncül bir yaklaşımla yolumuza devam ediyoruz. 2024 yılında yüzde 44,4 seviyesinde gerçekleşen enflasyonun, 2025 yılında yüzde 28,5'e, 2026'da yüzde 16'ya, 2027'de yüzde 9'a ve 2028 yılında ise yüzde 8 seviyelerine gerileyerek, program dönemi sonunda tek haneli seviyelere kalıcı olarak inmesini hedeflemekteyiz. Bu görünüm yalnızca fiyat istikrarına ulaşma yolunda önemli bir aşamaya işaret etmekle kalmamakta, aynı zamanda vatandaşlarımızın alım gücünün korunması, gelirin adil paylaşımı, ekonomik güvenin güçlenmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi açısından da kritik bir zemin sağlamaktadır.
Geçtiğimiz iki yıllık dönemde bu doğrultuda önemli ilerlemeler kaydettik. 2023 yılında yüzde 65 seviyesinde gerçekleşen enflasyon, 2024 sonunda yüzde 44 düzeyine gerilemiştir. 2025 yılında ise bu oranın yıl sonunda yüzde 30'un altına düşmesini bekliyoruz. Tek haneli enflasyon hedefimize yönelik olarak uygulamakta olduğumuz sıkı, kararlı ve koordineli politikaların önümüzdeki dönemde de aynı disiplinle sürdürüleceğinin altını buradan çizmek isterim. Bu kapsamda, enflasyonda kalıcı düşüşü sağlayarak fiyat istikrarını tesis etme yönündeki kararlılığımızdan hiçbir şekilde taviz verilmeyecektir."
Cevdet Yılmaz, 2023 itibarıyla milli gelire oranla yüzde 3,5 seviyesinde gerçekleşen cari işlemler açığının, 2024'te yüzde 0,8'e kadar gerilemesinin önemli bir iyileşmeye işaret ettiğini vurgulayarak, "Bu gerçekleşme programda öngördüğümüz yüzde 1,7'lik tahminin oldukça altında kalmış ve dış denge açısından olumlu bir görünüm sağlamıştır. 2025 yılında da benzer bir tablo görüyoruz. Programda cari işlemler açığımızın yüzde 2 civarında olacağını tahmin etmiştik. Gerçekleşme tahminimiz ise şu anda yüzde 1,4 seviyesini göstermektedir." ifadelerini kullandı.
"HIZLI BİR MALİ KONSOLİDASYON GERÇEKLEŞTİRMEYİ HEDEFLİYORUZ"
Bu dönemde özellikle ihracatta pazar çeşitliliğinin artması ve enerji maliyetlerindeki düşüşün cari dengeye olumlu katkı sağladığını anlatan Yılmaz, "2026 ve 2027 yıllarında cari işlemler açığının milli gelire oranının sırasıyla yüzde 1,3 ve yüzde 1,2 seviyelerine gerilemesi hedeflenmektedir. 2028 yılı itibarıyla ise bu oranın yüzde 1 düzeyine kadar inmesi öngörülmektedir. Cari işlemler dengemizde sağlayacağımız iyileşme, Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını da önemli ölçüde azaltacak, dış dengenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini sağlayacaktır. 2026-2028 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'da, hızlı bir mali konsolidasyon gerçekleştirmeyi hedefliyoruz." diye konuştu.
Afet sonrası dönemde devam eden ihtiyaçlar süratle karşılanmaya devam edilirken personel giderlerinden sosyal güvenlik harcamalarına varıncaya kadar ilave tedbirlerin etkisiyle mali duruşu daha sıkı hale getirmeyi öngördüklerini aktaran Yılmaz, "Bütçe açığının milli gelire oranı 2025 yılında yüzde 3,6, 2026 yılında yüzde 3,5, dönem sonunda ise yüzde 3'ün altında öngörülmektedir. Geçici nitelikte olan deprem harcamaları azaldıkça, bütçe açığının oranı düşmekte, AB Maastricht kriterleriyle uyumlu hale gelmektedir. Nitekim dönem sonunda yüzde 3'ün altında bir bütçe açığıyla bunu sağlamış oluyoruz. Birçok AB üyesi ülkenin bugün bu oranı sağlayamadığının da altını çizmek isterim." dedi.
"TÜRKİYE DAHA GÜÇLÜ BİR KONUMA YÜKSELECEK"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şu açıklamalarda bulundu:
"İzlenen politikalar ve sağlanacak kazanımlarla Türkiye ekonomisi, program dönemi sonunda çok daha güçlü bir tabloya kavuşacaktır. Hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerledikçe, 2028 yılının sonunda makroekonomik istikrarın kalıcı şekilde sağlandığı, sürdürülebilir büyümenin tesis edildiği bir ekonomik yapının inşa edildiğini göreceğiz. Böylelikle dönem sonunda yani 2028 perspektifinde ilk defa milli gelirimiz 1,9 trilyon dolara yaklaşmış olacak. Kişi başına düşen gelirimiz 21 bin dolar seviyelerine yükselecek. İhracatımız 300 milyar doları aşacak. Turizm gelirimiz 75 milyar dolara ulaşacak. 2,5 milyon ilave istihdamla işsizlik rakamı ilk defa yüzde 8'in altını görmüş olacak ve en önemlisi tek haneli enflasyonla fiyat istikrarı kalıcı bir şekilde sağlanmış olacaktır. Tüm bu hedefler elbette sadece rakamlardan ibaret değildir. Bunlar, milletimizin refahını yükseltmenin, ekonomimizi daha dayanıklı, daha kapsayıcı ve daha güçlü kılmanın göstergeleridir. İnanıyoruz ki Türkiye, sağladığı siyasi istikrar ve güven ortamıyla, önümüzdeki dönemde kararlılıkla uygulanmaya devam edilecek politikalar sayesinde hem içeride hem de küresel ölçekte çok daha güçlü bir konuma yükselmiş olacaktır."
Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, sadece niceliksel büyümeyi değil, kaliteli ve verimliliğe dayalı sürdürülebilir bir büyüme patikasını esas alması gerektiğine işaret eden Yılmaz, bu kapsamda, toplam faktör verimliliğini artıracak yapısal reform alanlarına odaklandıklarını, üretim kapasitesini enflasyonist baskı oluşturmadan artıracak politikaları kararlılıkla hayata geçirdiklerini söyledi.
Sanayinin dönüşümünü yüksek katma değerli ve teknoloji yoğun üretime dayalı olarak hızlandırdıklarını aktaran Yılmaz, "AR-GE ve yenilikçilik ekosistemimizi güçlendirmeyi, ekonomik güvenliğimizi ve sürdürülebilir büyümemizi tesis edecek şekilde her zamankinden de fazla önceliklendiriyoruz. Yapay zeka, yarı iletkenler, savunma sanayi, biyoteknoloji ve uzay teknolojileri gibi stratejik alanlarda özel sektör yatırımlarını destekleyici mekanizmaları güçlendiriyoruz. Bu sayede girişimcilik altyapımızı daha etkin hale getiriyor ve toplam faktör verimliliğini artırıyoruz. İklim değişikliği ile mücadelede yeşil dönüşümün, aynı zamanda verimlilik artışlarına da önemli katkı sağladığından hareketle düşük karbonlu üretim modelleri, döngüsel ekonomi uygulamaları ve yenilenebilir enerji yatırımları ile üretim maliyetlerini düşürüp, dış enerji bağımlılığımızı azaltarak cari dengeye katkı sağlamayı hedefliyoruz." diye konuştu.
Yılmaz, dijital dönüşümü hızlandırarak özellikle KOBİ'lerin rekabet gücünü artırmayı önceliklendirdiklerini belirterek, 5G, yapay zeka ve nesnelerin interneti gibi ileri teknolojilerin üretim süreçlerine entegrasyonunu sağladıklarını, emek ve sermaye verimliliğinde önemli artışlar hedeflediklerini ifade etti.
Beşeri sermayeyi güçlendirmenin verimliliğe dayalı büyümenin temel unsuru olduğunu anlatan Yılmaz, bu kapsamda mesleki ve teknik eğitimin kalitesini artırmayı, genç nüfusu kritik teknoloji alanlarında istihdama yönlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Beceri uyumu programlarıyla iş gücünün dönüşümünü desteklediklerini dile getiren Yılmaz, "Üretim ve ticaretin fiziksel altyapısını güçlendirmek üzere organize sanayi bölgeleri, lojistik merkezler ve demiryolu ulaşımı başta olmak üzere ulaştırma hatlarını bütünleşik bir anlayışla ele alıyoruz. Enerji ve lojistik maliyetlerini azaltmayı, rekabetçiliğimizi artırmayı, verimlilik artışını destekleyen sağlam bir altyapı oluşturmayı hedefliyoruz." dedi.
Cevdet Yılmaz, modern tarım üretim tekniklerini yaygınlaştırmayı, su gibi kısıtlı doğal kaynakları etkin kullanmayı önceliklendirdiklerini, akıllı tarım uygulamaları, sulama verimliliği ve girdi optimizasyonu ile tarımda verimliliği artırarak sektörel dönüşümü sürdürdüklerini kaydetti.
İSTİHDAM POLİTİKALARI 4 TEMEL ÖNCELİK ETRAFINDA ŞEKİLLENECEK
Yeni dönemde istihdam politikalarının, 4 temel öncelik etrafında şekilleneceğini belirten Yılmaz, bunların, güvenceli esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, işgücüne katılım oranlarının güçlü şekilde artırılması, beceri uyumunun güçlendirilmesi ve atıl işgücünün üretken istihdama yönlendirilmesi olduğunu söyledi.
Yılmaz, program döneminde uzaktan, hibrit ve proje bazlı çalışma modellerinin net tanımlara kavuşturularak sosyal taraflarla istişare içinde düzenleneceğini belirtti.
Kadınlar, gençler ve engelliler başta olmak üzere işgücüne katılımda güçlük yaşayan bireyler için hedefli programların devreye alınacağını anlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"Kadın istihdamı açısından erişilebilir bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması öncelikli adımlarımız arasındadır. Nitekim daha geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı'mızın imzasıyla kreş konusunda bir genelge yayınladık. Tüm Türkiye'de adeta seferberlik içinde bu alanda altyapıyı geliştirmeye kararlıyız. Hayat boyu öğrenme yaklaşımı temelinde, müfredatlar ve programlar iş dünyasıyla birlikte yeniden tasarlanacak, stratejik alanlara yönelik programlar, aynı zamanda mesleki ve teknik eğitimde işbaşı uygulamaları ve staj imkanları genişletilecektir. Atıl iş gücünün üretime kazandırılması amacıyla çok yönlü politikalar izlenecektir."
Yılmaz, son dönemde atıl iş gücü konusunda dünya genelinde yükseliş trendi olduğunu belirterek, "Bunu ilk defa programda geniş bir başlık olarak ele almış durumdayız. Sadece işsizliğe değil atıl iş gücüne de dikkatle bakıyoruz." dedi.
FİYAT İSTİKRARI
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, fiyat istikrarının bu yılki Orta Vadeli Program'ın ana odağını oluşturduğuna dikkati çekerek, kalıcı tek haneli enflasyon hedefi doğrultusunda uygulanacak politikaların üç temel eksene odaklandığını söyledi.
İlk olarak, makroekonomik politika güçlü eşgüdümünün sürdürülmesinin en temel öncelikleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Enflasyon hedeflemesi çerçevesinde para politikasına, maliye ve gelirler politikalarıyla tam bir uyum içinde destek sağlanmaya devam edilecek, Merkez Bankası hedeflere yönelik tüm araçlarını kararlılıkla kullanırken, iletişim stratejileri dahil her alanda istikrarlı görünüm güçlendirecektir. İkinci olarak, arz yönlü politikaların desteklenmesi kapsamında tarımdan gayrimenkule, perakendeden enerjiye kadar her alanda üretim kapasitesini artıracak, arz güvenliğini güçlendirecek adımlar atacağız. Bu konuda özellikle iki alanı çok daha öncelikli görüyoruz. Biri gıda diğeri sosyal konut. Özellikle kiralardaki direncin kırılması ve sosyal adalet açısından sosyal konut projesini çok önemli görüyoruz ve bu yıl sonunda inşallah Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız kapsamlı bir programı kamuoyu ile paylaşmış olacak."
Yılmaz, gıda konusunda da sulamaların önceliklendirilmesinden soğuk zincir projelerinin desteklenmesine, birçok boyutu itibarıyla gıda arzını artırmaya dönük politikaların öncelikli konular arasında yer almaya devam edeceğini dile getirdi.
Son olarak, yönetilen ve yönlendirilen fiyatların hedeflerle uyumunu gözetmeye devam edeceklerinin altını çizen Yılmaz, "Dezenflasyon sürecimizi yalnızca para politikası araçlarıyla değil, makro politikaların güçlü eşgüdümü ve arz yönlü tedbirlerle destekleyeceğiz. Böylece kalıcı fiyat istikrarı hedefimize ulaşacağımıza inancımız tamdır." diye konuştu.
MAKROFİNANSAL İSTİKRAR
Makrofinansal istikrarın kalıcı fiyat istikrarını destekleyen, ekonominin önemli dayanak noktaları arasında yer aldığını belirten Yılmaz, Türk lirası mevduatın payının artırılması ve vadesinin uzatılmasına yönelik politikaların yanı sıra iç talebi dengelemek, enflasyon beklentilerini çıpalamak ve cari işlemler açığını azaltmak amacıyla kredi gelişimini takip etmeyi ve üretimi önceleyecek reel sektör finansmanı yoluyla para politikasını desteklemeyi sürdüreceklerini bildirdi.
Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Makro düzeyde baktığımızda finansal şartlar açısından reel sektör için finansal koşulların iyileşeceği bir döngü içindeyiz. Önümüzdeki süreçte geçmişte yaşadıklarımızla mukayese ederseniz daha elverişli bir ortam olacağını söyleyebilirim. Makro düzeydeki bu iyileşmeye ilave olarak, selektif bazda politikalarımızın ana çerçevesini ve istikametini bozmadan reel sektörümüzün yanında olmaya, özellikle emek yoğun, daha hassas sektörleri desteklemeye devam edeceğimizi yine ifade etmek isterim.
Bankacılık düzenlememizin uluslararası düzenlemelere uyumunu sağlamaya devam edecek, banka dışı finansal sektör ve ödeme ile elektronik para kuruluşlarına yönelik düzenleme çalışmalarını sürdüreceğiz."
Sermaye piyasalarının etkin işleyişini güçlendirmeye yönelik çalışmaların hayata geçirileceğini, piyasaların derinleşmesi ve yatırımcı tabanının genişlemesi için yeni ürünler geliştirileceğini ifade eden Yılmaz, katılım finansın potansiyelini harekete geçirmek üzere kurumsal dönüşümü gerçekleştirilerek sektörün gelişimini desteklemeyi sürdüreceklerini söyledi.
Yılmaz, katılım esaslı sigorta ve banka dışı finansal kuruluşlarda düzenleme çalışmaları yapmayı öngördüklerini dile getirerek, şu bilgileri paylaştı:
"Sigortacılık sektörü mevzuatını iyileştirecek, dijital sigortacılık ve sigortacılık teknolojileri uygulamalarının mevzuat altyapısını oluşturacağız. Ülkemizin sürdürülebilir finans kaynaklarından daha fazla yararlanması için çalışmalar yürütecek, yeşil finans stratejisi ve eylem planını uygulamaya koyacak, yeşil ve sürdürülebilir borçlanma araçlarına yönelik rehberliği güçlendireceğiz. Mali piyasalarımızda finansal teknolojileri geliştirmeye, dijitalleşmenin imkanlarından yararlanmaya devam edeceğiz."
ÖDEMELER DENGESİ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ödemeler dengesini kalıcı biçimde güçlendirmek, yatırım, istihdam, üretim ve nihayetinde ihracat odaklı büyümeyi sürdürülebilir kılmak için altı temel başlığa odaklandıklarını ifade etti.
Öncelikle, ihracatta yeni ürün ve pazar çeşitliliğini artırarak daha geniş bir coğrafyaya daha katma değerli ürünlerle ulaşmayı hedeflediklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
"İhracatın finansmanında firmalarımıza uygun maliyetli kaynak sağlayarak özellikle teknoloji yoğun, yeşil ve dijital dönüşüm yatırımlarını destekleyecek, rekabetçiliğimizi artıracağız. Ticaret diplomasisinde, mevcut anlaşmaları derinleştirirken yeni pazarlara yönelik anlaşmalarla ihracatçılarımızın önünü açacağız.
Arz güvenliğinde enerjiden kritik madenlere kadar dışa bağımlılığımızı azaltacak, Türkiye'yi bölgesel bir enerji ticaret merkezi haline getirecek adımları hızlandıracağız. Hizmet ihracatında turizm, taşımacılık, bilişim, sağlık, eğitim gibi alanlarda markalaşarak, 300 milyar doları aşan mal ihracatı hedefimizi 150 milyar dolarlık hizmet ihracatı hedefimizle destekleyeceğiz."
Yılmaz, sürdürülebilir büyümenin en kritik alanlarından biri olarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi kapsamında dört temel başlığa odaklandıklarını söyledi.
Düzenleyici çerçevenin iyileştirilmesiyle, yatırımcıya öngörülebilirlik sağlayacak, yatırım süreçlerinde güvenceyi artıracak mekanizmaları devreye alacaklarını, uyuşmazlıkların hızlı çözümü için hukuki ve dijital altyapıyı güçlendireceklerini vurgulayan Yılmaz, "İş ve yatırım süreçlerinin iyileştirilmesinde, şirket kurma ve tasfiye işlemlerini hızlandırıyor, izin ve ruhsat süreçlerini dijital platformlara taşıyarak zaman ve evrak maliyetini asgariye indiriyoruz." dedi.
Yılmaz, rekabetçi yeni yatırımlar için, hayata geçirilen yeni yatırım teşvik sistemiyle stratejik ve büyük ölçekli yatırımlara özel tahsis modellerini etkin bir şekilde uygulayacaklarını ifade ederek, "Yatırım yeri arzını artırıyor, yatırım envanteri oluşturarak özel sektör yatırımlarına destek oluyoruz. İkiz dönüşüm odaklı yatırımlarda ise yeşil ve dijital dönüşümü destekleyen projeleri önceliklendiriyor, yerli tedarik zincirlerini güçlendirerek KOBİ'lerimizin bu zincirlere daha güçlü şekilde dahil olmasını sağlıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
KAMU MALİYESİ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, kamu maliyesinde temel önceliğin, mali disiplini korurken, etkinlik ve verimliliği artırmak olduğunu bildirdi.
Bu çerçevede altı ana başlığa odaklandıklarına işaret eden Yılmaz, harcamalarda etkinlik çerçevesinde, kamu kaynaklarını daha verimli kullanma, gereksiz harcamaları tasfiye etme, tasarruf odaklı adımlar atma çabasının süreceğini söyledi.
Yılmaz, afetlere dirençli yapının finansmanı amacıyla, riskli bölgelerde kentsel dönüşümü hızlandıracaklarını ve afet sigortasını yaygınlaştıracaklarına dikkati çekti.
Ekonominin sağlıklı işleyişi bakımından kayıt dışılıkla mücadeleye büyük önem verdiklerini vurgulayan Yılmaz, "Bu dönemde yapay zeka ve büyük veri analizleriyle kayıt dışı ekonomiyle mücadelemizi daha da güçlendireceğiz. Vergi kayıp ve kaçaklarını azaltacak, gönüllü uyumu artıracak, dijital denetim araçlarını yaygınlaştıracağız. KİT yönetişim reformu alanında kamu iktisadi teşebbüslerinde hesap verebilirliği, şeffaflığı ve verimliliği artıracağız." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliği açısından prim tabanını genişleteceklerini, yeni nesil çalışma biçimlerine uyum sağlayacak düzenlemeler yapacaklarını aktararak, "Sağlık harcamalarında etkinliği artıracağız. Vergilemede adalet ve etkinliğe programımızda büyük önem veriyoruz. Vergi sistemimizi, yatırımı, istihdamı ve büyümeyi destekleyen, gelir dağılımında adaleti gözeten bir yapıda güçlendireceğiz. Özetle, güçlü, şeffaf ve sürdürülebilir bir kamu maliyesiyle hem mali disiplini korumaya devam edecek hem de büyümeyi, adaleti ve sosyal refahı destekleyen kamu mali yapısını daha da güçlendireceğiz." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şöyle devam etti:
"Yeni OVP döneminde hayata geçireceğimiz politikalar ve reformlar, Türkiye ekonomisini sadece bugünün ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı'nın fırsatlarına da hazırlayacaktır. Bugüne dek olduğu gibi yeni Orta Vadeli Programımız ile de aynı irade ve aynı kararlılıkla yolumuza devam edecek, ekonomimizin dayanıklılığını artırmayı, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmayı ve toplumsal refahı daha adil ve kapsayıcı bir temelde güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Bizler, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın güçlü liderliği ve vizyonu doğrultusunda ekip ruhuyla, kararlılıkla ve tam bir koordinasyon içinde çalışmaya devam edeceğiz. Hep birlikte, daha müreffeh, daha güçlü ve geleceğe daha emin adımlarla ilerleyen bir Türkiye'yi inşa edeceğimize yürekten inanıyorum."
Orta Vadeli Program'ın ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Yılmaz, OVP hazırlık sürecinin koordinasyonundan sorumlu olan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız başta olmak üzere sürece katkı sağlayan tüm taraflara teşekkür etti. /TRTHABER