MUSA ALİOĞLU

Tarih: 17.08.2025 09:58

AİR BOSNA, AİR ALBANİA, AİR EUROPA VE THY

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’nin bayrak taşıyıcı (Flag carrier) havayolu şirketi olan Türk Hava Yolları

(THY) Anonim Ortaklığı 500’e yaklaşan uçak sayısının yanı sıra iştirakleri ve

ortaklıkları ile de dev bir holding olma özelliği taşımakta. Toplam olarak 96 bin kişinin

görev yaptığı kardeş şirketler ve ortaklık yoluyla katkı verilen şirket sayısı da

birleşmeler rağmen 23’e ulaşmıştır. Yüzde yüzüne sahip olunan veya yabancı

ortakları olan, aralarında teknik, bilişim, eğitim, gayrimenkul, elektronik ödeme, spor,

akaryakıt, ikram gibi birbirinden çok farklı iş kollarında faaliyet gösteren bu gibi

şirketlerin bazıları kârlı, bazılarıysa ne yazık ki bekleneni vermekten uzaktır.

THY şirketleri arasında havayolu yolcu taşımacılığı için bir yıl önce kurulan ve yüzde

100 sahibi olunan A Jet Airlines şirketi diğerlerinden öne çıkmıştır. 

Gidişatı iyi olan ve 200 uçaklık hedefe odaklanan bu şirket, böyle giderse öngörülen

tarihte kâra geçebilecek. 

THY, A Jet Havayolları’nın yanı sıra Alman Lutfhansa Havayolları ile 1989’da

Antalya’da 49+1-49+1 eşit paylarla kurduğu Güneş Ekspres Havacılık A.Ş (Sun

Express) adında karlı ve istikrarlı bir şirkete de ortaktır.

Bu şirket başarısıyla her iki ortağı memnun edip büyümeyi sürdürüyor.

AIR BOSNA HEZİMETİ

THY’nin bu başarılı ortaklığının yanı sıra daha sonra gündeme gelen bir ortaklığı ne

yazık ki iyi sonuç vermedi. 

Ticari olarak başarılı olacağından mı, yoksa iki ülke halkı arasındaki dostluk ve iyi

ilişkilerin bir nişanesi olarak mı bilinmez (O dönemin yöneticilerine sormak gerek)

Türk Hava Yolları, 1994 yılında Bosna Hersek’te kurulan B&H Havayolları Şirketi’nin

(Air Bosna) hisselerinin yüzde 49’unu 2008 yılında satın aldı. THY, 2010 yılında kalan

yüzde 51’lik hisseyi de almak istedi ve şirket filosuna da iki uçak kattıysa da beklenen

olmadı. THY uçaklarını alıp, ortaklıktan çekilince bu şirket Haziran 2025’te kapandı.

THY, geçmişteki bu kötü deneyimden sonra, neden gerek duymuş, niçin böyle bir iş

birliğine gitmiş bilinmez, Arnavutluk Cumhuriyeti’nin bayrak taşıyıcısı Air Albania

Havayolları’na da ortak olmak gibi bir karar almış.

AIR ALBANIA İYİ GİTMİYOR!

THY’nin yüzde 49, MDN Investment SHPK firmasının yüzde 41 ve Arnavutluk

Hükümeti’ni temsilen Arnavutluk hava sahasını ve hava trafiğini yöneten Albcontrol

firmasının yüzde 10 oranında hisseye sahip olduğu şirketin hayata geçişi 12 Eylül

2018 tarihinde olmuş. Geçmişte filosunda üç uçak bulunan şirket İsviçre, İtalya ve

Türkiye’ye uçuş yaparken bir uçağı lessor tarafından geri çekilmiş, biri de İstanbul’da

arıza nedeniyle park halinde. Şirketin kalan tek uçağı Tiran İstanbul arası uçuyor.

Arnavut basınında yer alan haberlere göre personel maaşlarını ödeyemeyen şirket

bilet satmayı hala sürdürüyor. Bu olumsuz ortaklıklardan sonra THY gözünü başka

bir yöne çevirdi. Bu kez önemli bir şirket ortaklığı söz konusu.   

Kamuyu Aydınlatma Platformu KAP’a yapılan bildirimde şöyle deniliyor:

“20.06.2025 tarihli Özel Durum Açıklamamızda belirtildiği üzere Ortaklığımız küresel

havacılık sektöründeki konumunu güçlendirmek ve pazardaki rekabetçiliğini artırmak

amacıyla Air Europa Holding S.L.U. ("Air Europa")'da yatırım fırsatının incelenmesi

ve muhtemel ortaklık sinerjilerinin belirlenmesi amacıyla bağlayıcı olmayan nitelikte

görüşmeler gerçekleştirmektedir.(...)

Bu kapsamda Ortaklığımız, Air Europa'dan azınlık hissesi alınarak yatırım yapılması

için Havayoluna bağlayıcı bir teklifin iletilmesine karar vermiştir.”

AIR EUROPA NASIL BİR ŞİRKET?

1986 yılında İspanya Madrid merkezli kurulan Air Europa’nın filosunda, yaş

ortalaması 7-10 arasında 55 uçak var. Şirketin yüzde 80’i Globalia adlı İspanyol

şirkete, yüzde 20’si de British Airways’in de sahibi olan İngiltere

merkezli International Airlines Group’a (IAG) ait. IAG daha önce Air Europa’ ın

tamamını satın almak istemiş, ancak rekabet kurumu onay vermemişti. 

Avrupa iç hatlarına ilaveten Madrid merkezli olarak Latin Amerika / Karayipler

hatlarında odaklanan Air Europa’nın, bu alanda önemli bir potansiyele sahip olduğu

ifade ediliyor. Şirket hali hazırda 44 destinasyona uçuş yapıyor. 

Geçmişte yaşanan sıkıntılı girişimlerin THY’nin yeni bir ortaklığa girmesine engel

olmaması sevindirici bir durum.

THY yönetimi doğru bir adım atmakta. Umarız her şey planlandığı gibi gider. 

Mutlu yarınlar Türkiyem. 

musaalioglu@gmail.com

 

———————————————————

 

DOLANDIRICI SEYAHAT ACENTELERİ BIKTIRDI

7 BİN TL’LİK TEMİNAT HİÇBİR İŞE YARAMIYOR

 

Türkiye Cumhuriyeti’nde henüz turizm nedir bilinmezken 1949 yılında Basın Yayın ve

Turizm Genel Müdürlüğü adlı genel müdürlük kuruldu. Aradan tam 14 yıl geçtikten

sonra 1963 yılında da Turizm ve Tanıtma Bakanlığı kuruldu. 

Turizmin sivil toplum kanadını temsil etmek üzere de 1972 yılında Türkiye Seyahat

Acenteleri Birliği (TÜRSAB) kuruldu. Temeli 76 yıl öne atılan ve 60 yıl önce bakanlığa

dönüşen bu köklü kurumun yaptığı güzel işlerin yanı sıra birtakım nedenlerle

yapamadıkları da var. TÜRSAB’ın da 53 yılda yapmak isteyip de yapamadığı çok

şeyler var. 

TÜRSAB ile yaşıt olan 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği

Kanunu’nun hangi ihtiyaçlara, ne kadar cevap verebildiği hep tartışma konusudur.

Kanun, sayısı 18 bine yaklaşan acenteleri ve hizmet erbabını değil, adına tüketici

denilen ve turizmin öznesi olan vatandaşları da doğrudan ilgilendirir. Nasıl mı?

Bundan 20 yıl kadar önceydi. Bir gün gazeteleri açtığımızda adı Butterfly (Kelebek)

olan ve batır-fly (uç) diye de okunan bir seyahat acentesinin halkı dolandırıp kaçtığını

öğrendik. Fakat bu habere hiç şaşırmadık. Çünkü bu ülkede iki üç yılda bir anlı şanlı

reklamı bol seyahat acentesinin battığını veya resmi adıyla iflas ettiğini hep gördük.

Aslında batan acente değil, dişinden tırnağından arttırarak tatile gitmek isteyen

gariban halkımdır. Acenteci önce göze girer, sonra aniden kaçar. Beraberinde de

milyonları götürür. Her ne kadar TÜRSAB üyemiz olmayanları tercih etmeyin dese

de, batanların ve kaçanların birçoğu da birlik üyesidir. 

Polise, karakola, savcılığa, tüketici derneklerine ve CİMER’e gitseniz de hiçbir işe

yaramaz. Vatandaş hakkını alabilmek için önce TÜRSAB’a gider ama ne yazık

oradan da eli boş döner.

Çünkü, yetkileri budanmış yarı resmi bir birlik olan TÜRSAB, acente kurmak

isteyenlerden müşteri mağduriyetini karşılama teminatı olarak, 30 yıldır sadece 7 bin

TL alır. Bu para bir gece konaklama parası bile değildir. Çok yetersiz olan bu teminat mektubu bakanlık arşivinde heba olur gider. Hiç kimsenin derdine derman olacak bir

miktar olmadığı için de anlamı yoktur. 

Bu durumdan TÜRSAB da şikayetçi. Çünkü, en çok onların kapısı çalınıyor.

Var olan kanun da yarım asırlık olup günün ihtiyaçlarına cevap veremiyor.

TÜRSAB yönetimi çağın şartlarına cevap verecek bir yasanın çıkmasını istiyor, ama

sesini duyuramıyor. 

Bu arada merdiven altı denen, hiçbir resmi kaydı olmayan, vergi mergi hiçbir şey

vermeyen ayaklı acenteler de vatandaşı kandırıp malı götürüyorlar. 

Son örnek Japonya turu düzenleyen bir şirketten geldi. Daha önce de bu tür

dolandırıcılık yapan bu işgüzarlar aynı belge üstünden bir isim değiştirip faaliyetlerini

başka yerde sürdürüyor. 

Kaçak acentelerin ve internet yoluyla tur satışı yapanların daha sıkı takip edilmesi ve

maddi cezalarının yanı sıra hapis cezasına çarptırılması da şarttır. 

Tecrübeli bir turizmci olan Aydın Yaylacıklılar konuyu şöyle özetliyor: 

“Benim düşüncem; bu iki kaynağı birleştirip değerlendirmek. Yani 7 bin TL teminatın

yanı sıra, her yıl ödediğimiz aidatın örneğin 5.000 TL’si veya 10.000 TL’si toplu bir

“müşteri/yolcu koruma sigortası” havuzuna aktarılsa. Toplamda 15.000’e yakın

acenta var... Herkes bu sisteme dahil olursa çok ciddi bir prim havuzu oluşur! Bu

büyüklükteki bir havuzda sigorta şirketleri hem oranı çok düşürür hem de teminatı

katlar.

Örnek vermek gerekirse işte hesap:

Tek tek yaptığımızda sigorta prim oranı ortalama %0,25 civarı olur.

5.000 TL prim → yaklaşık 2.000.000 TL teminat, 10.000 TL prim → yaklaşık

4.000.000 TL teminat. Ama havuz sistemi ile oran %0,10’a düşerse: 5.000 TL prim →

5.000.000 TL teminat, 10.000 TL prim → 10.000.000 TL teminat. Yani mevcutta

ödediğimiz paralarla, hem kendimizi hem müşterimizi milyonlarca liralık teminat altına

alabiliriz... Böyle bir uygulama, hem tüketici güvenini artırır hem de sektörün itibarına

büyük katkı sağlar. 

Üstelik ekstra bir yük getirmeye gerek yok, sadece mevcut ödediğimiz bedellerin

akıllıca değerlendirilmesi yeterli. Bence bu konunun yasa veya yönetmelik

değişikliğiyle gündeme alınması çok mantıklı olur. Bu önerim de, mesleğimiz için

ortak çıkar projesidir.

Dipnot: Hesaplamalar, Türkiye’de seyahat acenteleri için benzer teminatlı poliçelerde

ortalama yıllık prim oranı %0,25 üzerinden yapılmıştır. Havuz sistemi (master policy)

uygulandığında, toplu prim miktarı ve risk dağılımı sayesinde bu oran %0,10

seviyesine düşebilmekte.

Teminat tutarları yaklaşık değerlerdir; sigorta şirketi, kapsam ve risk analizine göre

netleştirir. “

Şimdi son söz bakanlıkta, bekliyoruz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —